Bu röportaj 8 Nisan 2022 tarihinde Posta Kitap ekinde yayımlanmıştır.
Çığlığa dönüşmeden, seslerini duyun…
Milyonlarca canlıyla beraber engin denizlerin derinliklerinde yaşayan bir ahtapot, bir gün bir mavi balina sürüsü görür. İşin garip yanı, balinalardan biri sürüden ayrı yüzüyordur. Ahtapot onun şarkı söylediğini fark eder. Ancak duyduğu ses hüzünlüdür. Yanına geldiğinde, onunla konuştuğunda ve birbirlerine kalplerini açtıklarında aralarında müthiş bir dostluk başlar.
Bahsettiğim kitap, Gökçe Gökçeer’in yazdığı, Uğur Altun’un resimlediği Ahtapot ile Sessiz Balina. Redhouse Kidz’in yayımladığı, 4 yaş ve üzeri herkesin keyifle okuyacağı bu resimli kitap hakkında, yazarı Gökçe Gökçeer’le söyleştik.
Ahtapot ile Sessiz Balina’yı gerçek bir olaydan ilham alarak yazdın. Bu olayı ve nasıl yazmaya karar verdiğini bize anlatır mısın?
Yıllar önce bir haber okumuştum. ‘‘Dünyanın en yalnız balinası!’’ başlığı dikkatimi çekmişti. Çıkardığı sesin frekansı farklı olduğu için diğer balinalara sesini duyuramayan ve bu yüzden sürülere dahil olamayan bir balinadan bahsediliyordu haberde. Bilim insanları bu balinayı gözlemleyip adını 52 Hertz Balina koymuşlardı. Balinanın çaresizliğinden ve yalnızlığından etkilendim; beni çok duygulandırmıştı. Sonra onun hakkında bir şeyler yazmaya karar verdim. Bu hikayeyi yıllar içinde o kadar farklı şekillerde, defalarca yazdım ki, ilk halinden epey farklı bir noktaya geldikten sonra yayımlandı.
Neden Sessiz Balina’ya eşlik etmesi için bir ahtapot seçtin?
Birkaç yıldır ahtapotlarla ilgili kitaplar okuyup belgeseller izliyorum. Zekaları, oyunculukları, kısacık ve yalnız geçirdikleri yaşamları ilgimi çekti. Sessiz ve dolayısıyla yalnız yaşamak zorunda kalan bir balinaya, onun gibi yalnız yaşayan bir hayvanın eşlik etmesini istedim. Kitapta da bunu vurguladım. Balinayı zekasıyla, ince espri anlayışıyla etkileyeceğini, kısacık ömrüne rağmen dostuna sahip çıkacağına inandım ve hikayeyi öyle kurguladım.
Kitaplarına baktığımızda gerçekçilikten kopmadan, hayatın hüzünlü yanlarının altını çiziyorsun. Hüzünlü gerçekçilik akımının güzel örneklerini bizimle buluşturuyorsun. Mutlu sonlar masallarda mı kaldı?
Hayat hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama kitaplarım hep mutlu sonla bitiyor aslında. Dönüp baktığımda, taslak metinlerimin sonlarının daha hüzünlü olduğunu görüyorum. Sonra içime sinmiyor ve mutlu sonlarla değiştiriyorum.
Kitabı ödüllü illüstratör Uğur Altun resimlemiş. Resimlerdeki incelikli detaylar ve kurgulanan atmosfer çok etkileyici. Birlikte çalışmanızın özel bir sebebi var mı?
En başından beri Uğur’la çalışmak istiyordum. Hatta yıllar önce ilk halini ona gönderdiğimde çok sevmişti ama bu kitaba çalışmak için zamanı yoktu. Ben de öyküyü rafa kaldırdım, dinlenmeye bıraktım. Ara ara konuşuyorduk, balina eskizleri yapıp gönderiyordu. Aklının bir köşesinde hep bu vardı. Sonra çalışmaya başladık ve bu şahane çizimler çıktı ortaya. Uğur’un stilini, metinle uyumlu olduğu kadar metinden bağımsız olarak yarattığı dünyayı ve özellikle son dönemdeki renk paletini çok beğeniyorum.
Yaşam alanlarını sürekli daralttığımız, yok ettiğimiz canlıların sesini duyuyor, hatta kitaplarınla onların sesi oluyorsun. Bu sesin çığlığa dönüşmeden duyulmasını nasıl sağlayacağız sence?
Bir çocuk bile değişse, büyük bir değişimin başlangıcı olacağına inanıyorum. Yetişkinlerin temel sorunu, hiçbir şeyin değişeceğine inanmamaları. Umutsuzluğa kapıldığımız zamanlar oluyor tabii ama umudumuzu tamamen yitirirsek geriye hiçbir şey kalmayacak. Bu yüzden, başkasından beklemeden değişimi kendimiz başlatmalıyız. Ben değişmezsem, sen değişmezsen, o değişmezse… ve herkes birbirinden beklerse bu mümkün olmaz. Hayvanların ve doğanın efendisi değil parçası olduğumuzu açıklıkla kavradığımız gün, yaşadığımız gezegenin kurtuluş süreci başlayacak. Bu konuda çocuklara güvenim sonsuz. Geleceğimiz, onların değişime açık parlak zihinleri sayesinde çok daha güzel ve güneşli olacak.